Arılar Neden Ölüyor Biliyormuyuz?
SONUNA KADAR OKUYUNUZ...
''Arılar Neden Ölüyor?'' sorusuna kısaca cevap vermek istenilse aşağıdaki cevap verilebilir...
Sağlıksız beslenme ve koloni mikrobiyotasının bozulması...
Fakat ''Arılar Neden Ölüyor?'' sorusunun cevabını derinlemesine irdelersek cevap aşağıdaki gibi uzun bir şekilde olur.
Dünyada arı ölümleri aslında 1945 yılında II. Dünya Savaşı sonrasında başlandı...
En bilinen örneği vermek gerekirsek ABD'de o zamanda 4 milyon arı kolonisi bulunurken sonraki yıllarda azala azala günümüzde 2 milyon koloniden az kalmıştır...
Bunun nedeni ABD'de o yıllarda başlayan yeni tarım uygulamalarının dünyada uygulanmaya başlamasıdır...
II. Dünya Savaşında gelişen kimya sanayisi elindeki çok miktarda patlayıcılarda kullandıkları sentetik amonyak ve üretim için kurdukları tesis savaş sonrası iş yapamaz oldu. Bu durumu amonyağı gübre olarak kullanmak fikri ile kapatmaya çalıştı. Fakat amonyağı gübre olarak kullanmaya başlayınca gördüler ki yabani otlar da hızlı şekilde tarlalarda büyüyüp çoğalmaya başladı. Bu durumu telafi etmek için alternatif ot öldürücü kimyasalları üretmeye koyulup çiftçilere sondular. Fakat onların dediği gibi ''yabani'' otları öldürünce bu sefer doğada aç kalan böcekler üretim yapılan ürünleri yemeye başladılar. Bu durumu da telafi etmek için bu sefer de böcek öldürücü kimyasallar üretip satmaya başladılar.
Sentetik gübre, ot öldürücü ve böcek öldürücü ile toprakları zehirlemeleri yetmiyormuş gibi tarlalarda derin toprak işleyen tarım aletleri ve makinaları yaptılar. İçinde binlerce faydalı mikroorganizmaları öldürüp toprağı cansız konuma dönüştürüp onları ürettiği sentetik gübreye muhtaç bıraktılar. Toprakta faydalı mikroorganizmalar yok olunca bitkilerde mantar hastalıkları ortaya çıktı bu sefer de mantar öldürücü kimyasallar ürettiler.
Toprak ölmüştü artık. Kimyasalların da yıldan yıla yavaş yavaş iş yapmadıklarını gördüler bu sefer bitkilerin genetiği ile oynamaya başladılar. Bacillus thuringiensis bakterisindeki böcekleri (arılar da dahil) öldürücü bir protein sentezleyen geni alıp mısırın genetiğine işlediler. Böylece mısırın yaprakları, poleni, tanesini yiyen böcekler öldürüyordu.
Oysa sentetik gübre ile başlayan bu yıkım yerine tarlalarda yonca, bakla, fiğ gibi baklagiller ailesinden üyeleri ekilse idi sentetik amonyak tuzlarından daha verimli şekilde havadaki azotu toprağa bitkilerin işleyecek formda kazanırdı. Yabani otları kimyasallar ile öldürmeyip gerekli ise mekanik mücadele ile yok edilebilir. Gerekli değilse de bırakıp ürünlere zarar verecek böcekleri kendilerine çekerek üretilen ürünlere zarar vermezdi.
Zararlı böcekleri öldürmek için üretilen DDT uzun yıllar boyunca kuşların üremesine etki etti... Çoğu böcekler ile beslenen kuşların sayısı azalması böceklerdeki sayıların artmasını sağladı. Günümüzde bile DDT'nin hala etkileri devam etmekte. DDT kullanılmadan önce üreyen kuş yumurta kabukları günümüzdeki kuş yumurta kabuklarından daha kalın oldukları görülmektedir.
Bir şeyi yapmadan önce tüm ayrıntısı ile incelemek gerekir. Ve mümkün oldukça sorunları doğal yollar ile çözmek gerekir.
Ülkemizde de ''Marshall yardımları'' adıyla ile ABD'de uygulanan tarım politikaları ülkemizde de uygulanmaya başlaması ile birlikte ülke arıcılığına vuracak büyük darbe ülkemize girdi böylece...
1950'li yıllara kadar ayçiçeği ekimi olmayan Trakya'da ayçiçeği ekimi yaygınlaştı... Üzüm bağlarını bozup ayçiçeği tarlasına dönüştürdüler.
Daha verimli meraları teker teker bozup tarlalara dönüştürüp daha yüksek verimlilikte bal veren bitkileri yerine daha sonraki yıllarda planları doğrultusunda kimyasal ot, böcek öldürücüler ile zehirleyeceği, çok büyük alanlarda birkaç tür bitki ekilmeye başlandı.
Günümüzde artık olay hibrit tohum veya genetiği değiştirilmiş bitkilerin tohumları ekilmektedir. Her bitki türlerinde olmasa da hibrit bitkilerin çoğunlukla arılar tercih etmemektedir.
Şu anda Trakya tarlalarına gidiniz... Arılar için çölden farksız konumdalar... Çünkü ekim yapılan alanlarda ayçiçeğin açması bitti ve çiçek açan yabani otlar da kalmadı...
Bütün batı ülkelerinde ot öldürücü, böcek öldürücü kimyasallara ''Öldürücü'' kelimesi kullanılır iken bizim gibi ülkelerde neden bunlara ''Ot ilacı, Böcek ilacı'' denilmekte bir düşünün... Çünkü ''İlaç''
olarak adlandırılması kötülüğü maskelemektir... Öldürücü bir kimyasalı iyileştirici özellik varmış gibi ''İlaç'' olarak adlandırıp ürünü cici göstermektedir.
Aynı durum varroa mücadelesinde de geçerlidir. Varroa öldürücü kimyasalları ''Varroa ilacı'' olarak cici şekilde anlattılar... Amitraz ürünlerde ve kolonilerde kalıntı bırakmaz yalan ifadesini kullandılar ve hala da kullanmaktalar ki amitraz balda ve mumda kaybolmaz. Isıtılıdığında veya arılar da dahil canlılar tarafından tüketildiğinde daha da zararlı ve kanserojen olan kısaltması DPMF kimyasala dönüşmektedir.
Oysa tarımda uygulanan öldürücü kimyasallardan başı yanan, şikayet eden arıcılar benzer öldürücüleri arı kolonilerine uygulamaktan geri kalmadılar... Çünkü onlar için o bir ilaç olarak anlatıldı ve kalıntı bırakmaz yalanına inandırıldılar alanında uzman olan üniversitede görev alan sözüm ona bilim insanları tarafından...
Global kimya sanayisi bakın tekrar vurgulamak için büyük harfler ile yazıyorum GLOBAL KİMYA SANAYİSİ ürünlerin kullanımını artırılması için müşterilerini kendisini bulmasını beklemediler. Bağımsız gibi gözüken bilimsel dergileri ele geçirdiler, onlara karşı duran dergilere yayın yaptırmamak için ekonomik güçlerini kullanarak satın aldılar. Üniversiteleri belirli bir kuruma bağlı olan ve torpil ile üniversitelerde göreve getirilen ülkelerde akademisyen kadrolarına kendi adamlarını yerleştirdiler ve onların istediği gibi yayınların yapmasını sağlayıp, konferanslarına katılıp, fuarlarda GLOBAL KİMYA SANAYİSİ'nin ürettiği ürünlerini tanıttılar. Fuarlarda ürünleri çok verimlilik sağladığı yalanına inandırmak için satın aldıkları ve çok üretim yaptığı yalanıyla bir takım sözüm ona üreticiye sponsor oldular.
Aynı Global Kimya Sanayisi ülkelere yabancı ırkları sokarak ülkede arı hastalıklarını daha hızlı şekilde yayılmasını ve uzun süre sürmesini sağladılar.
Yeni arıcılık öğrenmek isteyenlere önerilen arıcılık kitapları Global Kimya Sanayisinin adamları tarafından yazılmış kitaplardır. Onların 1970 yıllarında kaleme aldırdığı bilgileri yayılmasını sağlayarak aslında gerçekten arı hastalık nedenini görmemelerini sağladılar. Onlara göre arıların hastalanmasının nedeni varroa, zararlı bakteriler, mantarlardır. Aslında bunlar birer neden değil etkendir. Hastalıklar ile gerçek neden dışında kalan etkenler ile mücadele etmek fakat bunu hastalık nedenleri ile mücadele gibi aktarıp uygulanan mücadele çok uzun yıllar boyunca sürer ve global kimya şirketleri kazanmaya devam ederler. Çünkü hastalık etkenleri kullanılan kimyasal ürünler ile ortadan kalkmayacak tam tersine gerçek nedeni körükleyerek hastalık etkenleri daha da etkili şekilde devam etmesini sağlayacaktır.
Arı ölümlerinin gerçek nedenini şimdi toparlayacak olursak sağlıksız şekilde beslenmesi, kolonilerin mikrobiyota bozukluğudur ve bu durumdan kazanç sağlayan global kimya sanayileridir.
Kaynak; Erol Koyuncu